• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

 

Op.Dr.Ali ÇALIKUŞU

Genel Cerrahi Uzmanı, Endoskopist

GASTROÖSEFAGEAL REFLÜ HASTALIĞI VE MİDE FITIĞI HAKKINDA BİLİNMEYENLER
MİDE FITIĞI
Sayfalarımız

Alkalen reflü gastrit












Değerli okurlarım.
Gelen mesajlardan alkalen reflü gastrit’li hastalarımızın hastalıkları hakkında tam olarak aydınlanmadıklarını, başvurdukları hekimler tarafından tam olarak aydınlatılmadıklarını fark ettim. Bu nedenle sizlerden gelen birçok mesaja cevap olarak yazdığım parçaları birleştirerek sizleri tam olarak aydınlatmak istiyorum.

Mide anatomisini kabaca anlatmak gerekirse, midenin bir giriş bir de çıkış kapısı mevcuttur. Her iki kapıda gerektiğinde bu kapıları açan, gerekmediği zaman kapalı tutan kapak mekanizmaları mevcuttur. Bu kapak mekanizmaları sayesinde midenin hem girişi hem de çıkışı sürekli kapalı halde kalır. Karaciğer ve pankreas bezimizden gelen safra sıvısı ve sindirim enzimleri içeren salgı ana safra kanalı boyunca ileleyerek on iki parmak bağırsağı diye bildiğimiz duedonum’a boşır. Bu salgının duedonuma aktığı pencere mide çıkış kapısından yaklaşık 8-10 cm ileride bulunur. Yani safra sıvısı ve sindirim enzimleri içeren salgı, mide çıkış kapağının 8-10 cm ilerisine boşalır. Mide çıkış kapağının görevi bir yandan midenin boşalması esnasında açılarak midede ezilen ve kısmen sindirilen gıdaların duedonuma geçişini sağlamak, diğer yandan ise mide boşken kapalı durarak duedonuma akan safra sıvısı ve sindirim enzimleri içeren salgının mideye kaçmasını önlemektir. İşte Alkalen Reflü Gastrit ya da safra kaçağına bağlı gastrit mide çıkış kapağı olan pylor’un kısmen ya da tamamen kapanmaması ya da kapanamaması nedeni ile gelişir.

Bazı kişilerde mide çıkış kapağı kısmen ya da tamamen kapanamaz. Neden kapanamadığı konusu günümüzde tam olarak açıklanamamıştır. Mide duvarına ilişkin faktörler (o bölgede daha önce gelişen ülserlerin bıraktığı iyileşme dokuları, midenin doğumsal şekil bozuklukları, geçirilmiş bazı viral hastalıklar nedeni ile kapak mekanizmasının kontrolünün kaybolması, v.b nedenler) ileri sürülmektedir ve bunların hiç birisi ilaç tedavisi ile iyileşebilecek durumlar değildir.

Mide çıkış kapağının sürekli açık kalması nedeni ile midenin boş olduğu zamanlarda duedonumdaki safra sıvısı ve sindirim enzimleri içeren salgı mideye dolar. Bu salgı özellikle protein ve yağ sindirici kimyasallar içerdiği için mide duvarına temas ederek burayı tahriş ve tahrip eder. Mide duvarı sanki zımparalanmış gibidir. Bu durum “gastrit” olarak isimlendirilir. Özellikle midenin alt 1/3’ünde tahriş en fazladır. Midenin bu bölgesine antrum dendiği için oluşan tahrişe "antral gastrit” ismi verilir.

Antral gastritli hastaların mide iç yüzü tahriş ve tahrip olduğundan ne yerlerse yesinler, hatta su bile içseler mide iç duvarı ile temas eden besin maddeleri rahatsızlığa neden olur. Tahriş nedeni ile hassaslaşan mide, hastaya her an kendini hissettirdiği için hastalar midelerinin şiştiğini ifade ederler, ancak gerçekte şişen bir mide değil, hassaslaşan bir mideyi tarif ederler. Rahatsızlıklar her çeşit gıda ile artarken, özellikle mideden Asit salgısını artıran çiğ besinler daha çok rahatsızlık verir. Midenin boş olduğu zamanlarda, özellikle geceleri hastalar rahat edemezler, çünkü mide hiçbir zaman boş olmaz. Çünkü midenin 24 saat sürekli salgılanan kendi sıvısı mevcuttur ve bu sıvı bol mide asidi ihtiva eder. Bu sıvının tahriş ve tahrip olmuş midede neden olduğu yangı, hastanın şiddetli mide ağrıları hissetmesine neden olur.

Hastalığın tanısı hastaya endoskopi (gastroskopi) yapılması ve gastroskopide boş midede bol safra sıvısı görülmesi ile tanı konur. Normalde midede hiçbir şekilde safra sıvısının olmaması gereklidir. Mide duvarından alınan küçük parça (punch) biyopsi patolojik olarak gastrit tanısının konmasına yardımcı olur. Bu durumda hastaya disfonksiyone pylor, alkalen safra reflüsü ve antral gastrit tanısı konur.

Tanısı konmuş hastaların önünde 2 seçenek vardır. Seçenekler hastanın öyküsü ve daha önce tedavi görüp görmemesine göre tercih edilmelidir. Eğer hasta ilk kez doktora geliyorsa, daha önce diyet ve ilaç tedavisi almamış ise kendisine yaklaşık 1 ay süreli ilaç tedavisi ve diyet ile, sürekli uygulaması gereken beslenme alışkanlıkları tarif edilir. İlaç tedavisi ve diyet ile pylor kapağının açık kalması düzelmeyecektir. Tedavi edilen midedeki tahriş hali yani gastrit halidir. Bunun için hastaya mide asidini azaltıcı ilaçlar ve safra yapımına azaltıcı ilaçlar verilir. İlaç tedavisi süresi 1 aydır. Bu süreçle birlikte hastaya bazı beslenme yöntemleri tarif edilir. Bu hastalar öncelikle az ve sık olmak kaydı ile sürekli bir şeyler yemelidirler. Sabah kalktıktan sonra sürekli saat başı bir parça sandviç, 3-4 bisküvi-kraker, bir avuç leblebi,v.b. Bu şekilde mideye giren az miktardaki besin mideyi uyararak midenin kendisini boşalıcı sağma hareketlerini başlatır. Midedeki tüm gıda artıkları bitene kadar devam eden bu sağma hareketleri sonucunda mide kendisini boşaltarak safranın geri kaçmasının önüne geçebilir. Biz buna mideyi kandırma tedavisi diyoruz. Diğer yandan safra salgısını artırıcı besinlerden uzak durmak gereklidir. Safra yağ sindiriminde kullanılır. Midemizden ince bağırasağa inen her yağ damlası, safra salgımızı birkaç mlilitre artıracaktır. Bu nedenle tam bir yağdan fakir bir beslenme sürecine girmemiz gereklidir. Bu amaçla yağda kızartılarak pişirilen besinleri mutfağımızdan uzak tutmak gerekir. Salatalarımıza yağ dökmeyi bırakarak limon sosu, nar ekşisi gibi meyve sosları kullanmayı alışkanlık haline getirmeliyiz. Yumurta sarısı %100 kolestrol yani yağdır. Yumurta sarısısı tüketimini en aza indirmeliyiz. Sıkı bir yağ diyeti, çoğu hastalarımızın kullandığı Ursofalk isimli safra yapımını azaltan ilaçtan Birkaç kat fazla etki yapacaktır.

Eğer hasta doktora ilk kez geliyor ve yukarıda bahsettiğimiz tedavi, diyet ve beslenme alışkanlıklarını uyguladığında rahat ediyor ise, ilaç tedavisini 1 ay, beslenme alışkanlıklarını yaşam boyu sürdürmek şartı ile hayatlarına devam edebilirler. Ancak bu süreçte tedavi süresi 1 aylık süreci geçmemelidir. Çünkü midedeki en kötü tahriş bile yaklaşık 2 hafta içerisinde vücudumuzun kendisi tarafından onarılır. 

Hasta 1 ay ilaç tedavisi uyguladığı ve kendisine önerilen diyete harfiyen uyduğu halde yakınmaları devam ediyor ise, ya da tedavi bitiminde yeniden başlamış ise, artık ilaç tedavisinde ısrar etmenin anlamı kalmaz ve kendisine cerrahi tedavi önerilir. Cerrahi tedavide yapılacak şey safra sıvısı ve sindirim enzimleri içeren pankreas salgısının mide ile temasını kesmek için sürekli açık kalan eski kapının kalıcı olarak kapatılması, ince bağırsak mide arasına mideden yaklaşık 40 cm uzağa yeni bir kapı açılmasıdır. Hastanın anatomik yapısının uygunluğuna göre Roux-Y ameliyatı ya da Omega loop ameliyatı uygulanır.di ve azalan safra yapımı vücudumuz için olağan değildir. İlaç alımının 1 ayı aşması hastada hem sindirim bozukluklarına hem de ilaçlara bağlı yan etkilere neden olabilir.

Tüm mide ameliyatlarında olduğu gibi alkalen reflü gastrit ameliyatı sonrasında da hastanın yemek yeme ve mutfak alışkanlıklarında bazı değişiklikler yapması gerekecektir. Ameliyat sonrası dönemde hastalarda mide boşalması hızlıdır, bu nedenle mide tam olarak doldurulursa besinler midede gereken süre kalmadan bağırsağa geçerler ve hazımsızlık - gaz gibi yakınmalara neden olurlar. Ameliyat sonrası bu hastaların yemeklerini yavaş ve iyice çiğneyerek yemeleri, her öğünde sofradan 2/3 dolu bir mide ile kalkmaları gereklidir. Yine mide boşalması hızlı olduğu için özellikle şerbetli tatlılar ve tatlı yiyecekleri ilk 3 ay hiç yememeleri, daha sonra ise öğünlerle birlikte almaları, öğün aralarında yememeleri gerekir. Buna uymadıkları zaman tatlı besinlerin bağırsaklara su çekmesi nedeni ile hastalar isal olur. Unutmamak gerekir ki bu uygulamaların çoğu pylor kapağı kapanmayan alkalen reflü gastritli hastalarda zaten ameliyattan önce de var ulan ve uygulanması gereken prensiplerdir.

Bu gün alkalen reflü gastrit tedavisinde hastaların kafasını karıştıran en önemli şey, müracaat ettikleri farklı tıbbi bölüm ya da hekimlerden farklı tedavi önerileri almalarıdır. Bunda da haklıdırlar, çünkü hastaların müracaat ettikleri bir hekim ameliyat olma derken, bir başka hastamıza ameliyat olmasının gerekliliği söylenmektedir. Başka bir hekim ise aynı hastamıza ameliyat olursan bu gününü ararsın diyebilmektedir. Bunun nedeni günümüzde alkalen reflü gastritte mevcut kavram kargaşasıdır. Bunu daha iyi anlamanız için şöyle izah etmeye çalışayım.

Tıpta bazı organlara ait  bazı hastalıklar aynı anda, farklı bölümlerin ilgi alanlarına girebilmektedirler. Alkalen reflü gastrit için de durum benzerdir. Alkalen reflü gastritli bir hasta isterse 10 kez bir iç hastalıkları yada gastroenterolog hekime başvursun, tamamında kendisine önerilen şey gastroskopi yapılması, ve sonrasında yukarıda bahsettiğim ilaç tedavisidir. Bana başvuran hastaların içerisinde 5 kez, 6 kez gastroskopi yapılan hastalar mevcuttur. Hastalığı tanıyıp reçete yazınca onların görevleri bitmiştir, kendilerince görevlerini yapmışlardır. Hastanın hissettiği ağrı ve rahatsızlık, yaşadığı travma ve geçirdiği uykusuz geceler hiç önemli değildir. Hastalığın kaç zamandır devam ettiği, hastanın daha önce kaç kez ilaç tedavisi aldığı, şikayetlerinin ilaç tedavisi sonrasında yeniden tekrarlayıp tekrarlamadığı, hiç önemli değildir. Diğer yandan bu hastalarda ilerleyen yıllar içerisinde sürekli kimyasal travma sonrasında gelişebilecek mide kanserleri söz konusu olduğunda, hastayı yıllarca ilaçla tedavi etmeye çalışanlar kendilerinde hiç sorumluluk duymazlar. Bu reçeteleri yazan hekimlerimiz yetişirken farmakoloji bilimini de öğrenmişlerdir ama yazdıkları ilaçların hasta tarafından ne zamandır kullanıldığını sorgulamazlar, çünkü bilmek istemezler. Çünkü bildikleri takdirde bu ilaçların uzun süreli kullanımı dahilinde hastanın karşı karşıya olabileceği yeni sorunları çözmek ya da çözmeye çalışmak gerekecektir.

Ama her şeye rağmen ilaç, diyet ve beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi ile faydalı olamadığımız hastaların tedavi seçeneği cerrahi yani ameliyattır.

Gelelim alkalen reflü gastrit ameliyatı sonrası yaşanacaklara. Alkalen reflü gastrit ameliyatında mide çıkışı ile onikiparmak bağırsağı arası kapatılarak midenin safra salgısı ile ilişkisi kalıcı bir şekilde kesilir. Mide ile ince bağırsak arasına safranın geri gelerek mideye ulaşamayacağı şekilde yeni bir kapı açılır. Alkalen reflü gastrit ameliyatı sonrası ameliyata atfedilen tüm sorunlar bu yeni açılan kapının sürekli açık kalmasına yöneliktir. Alkalen reflü gastrit ameliyatı olan kişinin uyması gereken beslenme kuralları vardır ama sakın unutulmasın bu hasta ameliyat olmadan önce de aynı beslenme kurallarına uymak zorundadır. Bu kurallara uymadığı takdirde sindirim sorunları yaşıyordur zaten. O zaman ameliyat hastaya ne için yapılır? İşte unutulan şey budur, alkalen reflü gastrit ameliyatı hastada safra sıvısı ve sindirim enzimleri içeren salgıyı mideden uzak tutmak için, safra sıvısı ve sindirim enzimleri içeren salgının midede yaptığı kimyasal tahriş ve tahribin önüne geçmek için, hastanın ağrılarının geçmesi, uykusuz gecelerin sona ermesi için, uzun süreli kimyasal tahriş ve tahrip nedeni ile gelişebilecek mide kanserinden hastayı korumak için yapılır.

Alkalen reflü gastrit tedavisi ve ameliyatı konusunda söyleyeceğim son sözler şunlardır. İstanbul’da yaşayan hastalarımız, bana müracaat ettikleri takdirde faydalı olabilirim. İstanbul dışındaki hastalarımız için ise şunu söyleyebilirim. Kendinize yukarıda anlattıklarım ışığında, ehil hekim (özellikle genel cerrahi uzmanı) ve hastaneler bulun, aklınıza takılanları sorun, size söylenenleri sorgulayın.

Adresim opdralicalikusu@hotmail.com

Sağlıkla kalın.



İstanbul Avcılar Hastanesi
0850 460 63 34
0212 695 48 30

ALKALEN REFLÜ GASTRİT (Hayalet Hastalık)
ALKALEN REFLÜ GASTRİT TEDAVİSİ (Safra Kaçağı Gastriti)
Üyelik Girişi
Hava Durumu
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam53
Toplam Ziyaret1064233